Anksiyete neden sürekli tekrar eder?

Anksiyetenin kronikleşmesi, beynin alarm sistemindeki değişimlerden öğrenilmiş davranış kalıplarına kadar birbiriyle bağlantılı psikolojik ve nörobiyolojik süreçlerin sonucudur. Bu yazı, kaygının neden sürekli hale geldiğini ve bu döngünün nasıl işlediğini açıklayan temel mekanizmaları ele alıyor.

12 Aralık 2025

Anksiyetenin Sürekli Tekrar Etmesinin Psikolojik ve Nörobiyolojik Nedenleri


Anksiyetenin (kaygı bozukluğunun) kronik bir hal alıp sürekli tekrar etmesi, tek bir nedene bağlı olmayan, karmaşık bir döngüdür. Bu döngü, biyolojik, psikolojik ve davranışsal faktörlerin birbirini tetiklemesiyle oluşur. İşte bu tekrarlayan döngünün ana nedenleri:

1. Beynin Alarm Sistemindeki "Aşırı Duyarlılık"

  • Amygdala'nın Aşırı Aktivasyonu: Beynimizin tehlike algılayan alarm merkezi olan amigdala, anksiyete bozukluğu olan kişilerde sürekli "yüksek alarm" modundadır. Zararsız durumları bile potansiyel bir tehdit olarak yorumlayabilir. Bu aşırı duyarlılık, sürekli bir tetikte olma haline yol açar.
  • Prefrontal Korteks ile Dengesizlik: Amigdala'yı sakinleştirmesi gereken prefrontal korteks (mantık ve değerlendirme merkezi) bazen yeterli etkiyi gösteremez. Bu durumda, duygusal tepkiler kontrol edilemez ve kaygı mantıklı düşünceyi bastırır.

2. Öğrenilmiş Davranışlar ve Kaçınma Döngüsü

  • Kaçınma Davranışı: Kaygı yaratan bir durumdan kaçındığınızda, kısa vadede rahatlarsınız. Ancak beyin bu kaçınmayı bir "ödül" olarak kaydeder. Bu, "Kaygı hissettim >Kaçındım >Rahatladım" şeklinde güçlü bir öğrenme sürecidir. Uzun vadede ise, kaçınılan durum veya nesne daha da tehditkâr hale gelir ve bir sonraki karşılaşmada kaygı daha şiddetli olur. Bu, sorunu kronikleştiren en önemli psikolojik mekanizmalardan biridir.
  • Güvenlik Davranışları: Bir topluluk önünde konuşurken sürekli notlara bakmak, panik atak geçirmemek için ilacı yanında taşımak gibi görünüşte koruyucu olan davranışlar, aslında "Bak, bu önlemleri almasaydın felaket olurdu" mesajı vererek kaygıyı pekiştirir.

3. Düşünce Kalıpları ve İnanç Sistemleri

  • Felaketleştirme ve "Ya... Olursa?" Düşünceleri: Zihin sürekli olarak en kötü senaryoya odaklanır ve olası tehlikeleri abartır. Bu düşünce çarpıtmaları, bedende sürekli bir stres tepkisini tetikler.
  • Mükemmeliyetçilik ve Yüksek Öz-Beklenti: Hata yapmama, her şeyi kontrol etme ihtiyacı, sürekli bir başarısızlık ve onaylanmama kaygısı yaratır.
  • Geçmiş Travmaların Tetikleyicileri: Geçmişte yaşanan travmatik olaylar, benzer duygusal, fiziksel veya mekânsal ipuçlarıyla (tetikleyicilerle) tekrar aktive olabilir, sanki tehlike şu andaymış gibi bir tepkiye neden olabilir.

4. Fizyolojik ve Genetik Yatkınlık

  • Nörokimyasal Dengesizlikler: Serotonin, GABA, norepinefrin gibi nörotransmitterlerdeki düzensizliklerin kaygıyı artırdığı düşünülmektedir. Bu genellikle kalıtsal bir yatkınlıkla ilişkilidir.
  • Genetik Faktörler: Ailesinde anksiyete bozukluğu olan kişilerde görülme olasılığı daha yüksektir. Bu, hem biyolojik hem de öğrenilmiş davranış kalıplarının aktarımından kaynaklanır.

5. Stresli Yaşam Tarzı ve Çevresel Faktörler

  • Kronik Stres: İş, ilişkiler, finans veya sağlıkla ilgili süregelen stresler, vücudun stres hormonu (kortizol) seviyelerini sürekli yüksek tutar. Bu da kaygı için verimli bir zemin hazırlar.
  • Uyku, Beslenme ve Egzersiz Eksikliği: Fiziksel sağlık ile ruh sağlığı doğrudan bağlantılıdır. Düzensiz uyku, kafein/alkol tüketimi, hareketsizlik ve dengesiz beslenme, anksiyete belirtilerini şiddetlendirebilir ve döngüyü besleyebilir.

Kırılması Zor Bir Döngü, Ancak Kırılabilir

Bu faktörlerin bir araya gelmesi, anksiyeteyi "kendini besleyen" bir döngü haline getirir. Örneğin; fizyolojik yatkınlık, stresli bir olayı tetikleyici olarak kullanır, bu da felaketleştirici düşüncelere yol açar, bu düşünceler kaçınma davranışını getirir ve kaçınma da kaygıyı uzun vadede güçlendirir.

İyi Haber: Bu döngü kırılabilir. Terapiler (özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi - BDT), bu döngünün her halkasında çalışır: çarpık düşünceleri yeniden yapılandırır, kaçınma davranışlarını adım adım ortadan kaldırır (maruz bırakma) ve gevşeme teknikleri ile bedensel tepkileri yönetmeyi öğretir. Gerekli durumlarda, bir psikiyatrist kontrolünde ilaç tedavisi, beyin kimyasını dengeleyerek terapinin etkinliğini artırabilir.

Anksiyetenin tekrar etmesi bir "kişisel başarısızlık" değil, beynin öğrenilmiş ve biyolojik bir tepki kalıbıdır. Doğru destek ve stratejilerle bu kalıp değiştirilebilir ve yönetilebilir.

Yeni Soru Sor / Yorum Yap
şifre
Sizden Gelen Sorular / Yorumlar
İlk soruyu siz sormak istermisiniz?
Çok Okunanlar
Haber Bülteni
;