Sosyal anksiyete neden kaynaklanır?

Sosyal anksiyete bozukluğu, bireyin sosyal yaşamını derinden etkileyen ve kökenleri biyolojiden çevresel faktörlere uzanan karmaşık bir psikolojik durumdur. Bu bozukluğun ortaya çıkışında genetik yatkınlıklar, beyin kimyasındaki dengesizlikler, erken çocukluk deneyimleri ve öğrenilmiş düşünce kalıpları gibi birçok unsur iç içe geçer.

12 Aralık 2025
Sosyal Anksiyete Bozukluğunun Kökenleri: Çok Yönlü Bir Bakış

Sosyal anksiyete bozukluğu (SOS), bireyin sosyal durumlarda veya performans gerektiren ortamlarda belirgin ve kalıcı bir korku, kaygı ve rahatsızlık yaşamasına neden olan karmaşık bir psikolojik durumdur. Bu durumun tek bir nedeni yoktur; genellikle biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin iç içe geçmesiyle ortaya çıkar. İşte sosyal anksiyetenin başlıca kaynakları:

1. Biyolojik ve Genetik Faktörler

  • Kalıtım: Ailesinde sosyal anksiyete veya diğer anksiyete bozuklukları öyküsü olan bireylerde SOS gelişme riski daha yüksektir. Bu, genetik bir yatkınlığa işaret eder.
  • Beyin Kimyası ve Yapısı: Özellikle serotonin, dopamin ve GABA gibi nörotransmitterlerdeki dengesizliklerin kaygıyı düzenlemede rol oynadığı düşünülmektedir. Ayrıca, amigdala (beynin korku ve tehdit işleme merkezi) aşırı aktif olabilir.
  • Mizaç: Doğuştan gelen utangaç, çekingen veya duygusal olarak daha hassas bir mizaca sahip çocukların sosyal anksiyete geliştirmeye daha yatkın olduğu gözlemlenmiştir.

2. Psikolojik ve Bilişsel Faktörler

  • Olumsuz Düşünce Kalıpları: "Rezil olacağım", "Herkes beni yargılayacak", "Yeterince iyi değilim" gibi otomatik ve çarpıtılmış düşünceler, sosyal kaygının temelini oluşturur.
  • Mükemmeliyetçilik: Sosyal performansta kusursuz olma beklentisi, başarısızlık korkusunu ve eleştirilme endişesini körükler.
  • Düşük Öz-Değer: Kendi değeri hakkında derin bir şüphe ve yetersizlik hissi, sosyal onay arayışını ve reddedilme korkusunu artırır.
  • Geçmiş Travmatik Sosyal Deneyimler: Alay edilme, aşağılanma, zorbalığa maruz kalma veya utandırıcı bir olay yaşama gibi deneyimler, beyinde kalıcı bir "tehdie" izi bırakabilir.

3. Çevresel ve Sosyal Faktörler

  • Ailevi Etkiler ve Yetiştirilme Tarzı: Aşırı koruyucu, eleştirel, talepkar veya sosyal etkileşimi sınırlayan ebeveynlik stilleri, çocuğun sosyal beceriler geliştirmesini engelleyebilir. Ayrıca, ebeveynlerin sosyal kaygı modellemesi de öğrenilmiş bir davranış olarak aktarılabilir.
  • Sosyal ve Kültürel Baskılar: "Kusursuz" bir imaj dayatan, başarı ve sosyal onayı ön planda tutan kültürel ortamlar, sosyal kaygıyı besleyebilir.
  • Yeni veya Baskın Sosyal Ortamlar: Okul değişikliği, yeni bir işe başlama veya sosyal statü farklılıklarının belirgin olduğu durumlar, kaygıyı tetikleyebilir.

4. Öğrenilmiş Davranışlar

  • Klasik ve Edimsel Koşullanma: Geçmişte yaşanan olumsuz bir sosyal deneyim (koşullu uyaran), benzer durumlarla (genelleme) karşılaşıldığında otomatik bir korku tepkisi doğurabilir. Kaygıyı azaltmak için kaçınma davranışının ödüllendirilmesi (rahatlama hissi) ise bu davranışı pekiştirir.
  • Sosyal Beceri Eksikliği: Yeterince sosyalleşme fırsatı bulamamak veya model alınacak sağlıklı sosyal davranışların eksikliği, kişiyi sosyal durumlarda daha güvensiz ve kaygılı hissettirebilir.

Sonuç Olarak

Sosyal anksiyete, genetik bir yatkınlık zemininde, erken dönem deneyimlerin ve öğrenilmiş düşünce kalıplarının şekillendirdiği, beyin kimyası ve işleyişinden de etkilenen çok faktörlü bir bozukluktur. Her bireyde bu faktörlerin bileşimi ve ağırlığı farklı olabilir. Neyse ki, sosyal anksiyete tedavi edilebilir bir durumdur. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), maruz bırakma terapileri, sosyal beceri eğitimi ve gerekli durumlarda ilaç tedavisi gibi yöntemlerle baş etme mekanizmaları geliştirilebilir ve yaşam kalitesi önemli ölçüde artırılabilir.

Yeni Soru Sor / Yorum Yap
şifre
Sizden Gelen Sorular / Yorumlar
İlk soruyu siz sormak istermisiniz?
Çok Okunanlar
Haber Bülteni
;